Adana Barosu İnsan Hakları Komisyonu tarafından, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 72. yılı nedeniyle yapılan basın açıklamasında, “Hak ve özgürlük alanlarını genişleten, insan hakları ihlallerine karşı temel bir güvence olan, çoğulcu, yeni ve demokratik bir sistemin mutlaka hayata geçirilmesi ihtiyacı açıkça ortadadır.” denildi.Açıklamada; kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar vakalarına, iş kazalarından, basın özgürlüğüne, yargı üzerindeki baskılara, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına kadar birçok konuya değinildi.BASINA VE KAMUOYUNABugün 10 Aralık 2020, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1948 yılında kabul ve ilan edilmesinin üzerinden 72 yıl geçti.72 yıl sonra bugünü bir “Hak ve Özgürlükler Bayramı” olarak kutlamak isterdik; geçen yıldan bu yana ülkemizde yeni hak ihlali yaşanmadı, en azından yaşansa da üstüne titizlikle gidildi ve tekrar etmemesi için gereken tüm adımlar atıldı demek isterdik…İsterdik diyoruz, çünkü bulunduğumuz nokta, bu isteklerimizden çok uzakta!Ne yazık ki halen,* Şiddet ve kadın cinayetleri,* İş cinayetleri,* Yargı üzerindeki baskı,* Çocuk istismarı,* Cezaevlerinde kötü muamele,* Basın emekçileri üzerindeki baskı,* Kurumlar üzerindeki siyasi vesayet,* Siyasi baskılar,* KHK mağduriyetleri ve saymakla bitmeyen birçok hak ihlali devam etmektedir.Hak ve Özgürlükler alanında Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman dikensiz gül bahçesi olamadı, ama hiçbir zaman da ihlaller bu kadar kurumsallaşmamıştı.Yasa yapma tekniğinden uzak, toplumsal uzlaşı ve tartışmaya kapalı, paketlere indirgenen yasama faaliyeti devam ederken; küresel çapta hız kesmeden ilerleyen COVİD-19 salgını bahane edilerek, özüne dokunulmadan ancak kanunla sınırlanabilecek temel hak ve özgürlüklerin, yürütme organının çıkardığı genelgelerle sınırlanmaya çalışıldığına şahit olmaya başladık.Yasama organı olan TBMM’nin etkisizleştirilmesini, çoğulcu demokrasiden çoğunlukçuluğa geçişi ve yaratılan kutuplaşma ortamını kabul edilemez buluyoruz.Hak ve özgürlükler alanında refahı sağlayacak tedbirleri almak, devletin yükümlülüğüdür. Yükümlülüklerin yerine getirilmesi bir yana, toplumsal kutuplaşmayı oluşturan adımların atılması kaygı vericidir. Siyasi parti ve devlet yönetiminin birbirinden ayrılarak, hukuki güvenin bir an önce sağlanması gerekmektedir.Hak ve özgürlük alanlarını genişleten, insan hakları ihlallerine karşı temel bir güvence olan, çoğulcu, yeni ve demokratik bir sistemin mutlaka hayata geçirilmesi ihtiyacı açıkça ortadadır.Avukatlık Kanunu’nun 95. maddesi Barolara “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak” görevini vermiştir.Bu sorumluluğun gereği olarak İnsan haklarına dayalı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğu demokratik bir ülke için siyasi iradenin sivil takipçisi olmak zorundayız.Adana Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak; 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle dünyada ve Türkiye’de insan hakları ihlallerinin olmadığı, insan onuruna saygının egemen olduğu ve toplumsal barışın hakim olduğu bir toplum düzeninin oluşturulmasını temenni ediyor, barışın ve kardeşliğin hakim olacağı güzel günler için yılmadan, cesaretle mücadele etmekten vazgeçmeyeceğimizi tüm kamuoyu ile saygıyla paylaşıyoruz.