HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, cezaevinde yatan eşinin sağlık durumu için endişeli olduğunu söyledi. Başak Demirtaş, “Koronavirüs en fazla hipertansiyon hastalarını etkiliyor. Selahattin’in hipertansiyon rahatsızlığı var. Çok endişeliyim” dedi.
Başak Demirtaş, Edirne Cezaevi’ndeki Selahattin Demirtaş’ın sağlığıyla ilgili çok endişeli olduğunu söyledi. Demirtaş korona virüsüyle ilgili olarak “Selahattin günde en az 12 görevliyle temas halinde. Mesaileri bitince de evlerine gidiyorlar. Onlar için de dışarıda ve içeride yaşam, tüm riskleriyle devam ediyor. Dolayısıyla da onlardan mahpuslara, mahpuslardan da onlara bulaşma riski çok fazla” dedi.
BaşakDemirtaş, Edirne Cezaevi’nde yatan eşi Selahattin Demirtaş’ın sağlığıyla ilgili endişeleri olduğunu söyleyerek “Son bayılma atağının ve göğüs ağrısı şikayetlerinin yeterince incelenmediğini düşünüyoruz, çünkü cezaevinde olan biri olarak sürekli doktorlara görünme imkanı yok” dedi.
Başak Demirtaş, T24’ten Şirin Payzın’ın sorularına şu yanıtları verdi:
Şirin Payzın: Selahattin Demirtaş’ın sağlık durumu ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Virüs salgını nedeniyle sağlığıyla ilgili risk var mı?
Evet var. Şöyle ki, Selahattin’in sağlık durumu cezaevi sürecinde hep kötüye doğru gitti maalesef. 2016’da Trakya Üniversitesinde yapılan tetkiklerde Selahattin’e hipertansiyon tanısı konulmuştu. En son, cezaevinde bayıldıktan bir hafta sonra yine Trakya Üniversitesi Hastanesine götürülmüştü, oradaki tetkiklerde hiper tansiyon rahatsızlığının devam ettiği teşhis edildi ve ilaçlar verildi, o ilaçları kullanmaya devam ediyor. Teşhis ve tedavi süreçlerine dair ciddi kaygılarımız var. Son bayılma atağının ve göğüs ağrısı şikayetlerinin yeterince incelenmediğini düşünüyoruz, çünkü cezaevinde olan biri olarak sürekli doktorlara görünme imkanı yok ki. Dışarıdayken kendisine bakan doktorların görüşleri ve TTB’nin akademisyenlerden oluşan doktor heyetinin raporları bu kaygımızı artırmış durumda. İlgili yerlere başvurumuzda henüz bir sonuç vermedi.
“ÇOK ENDİŞELİYİM”
Ayrıca dışarıdayken uyku apnesi sendromu vardı. Bu hastalık, uzun vadede akciğer sorunlarına yol açıyor. Şöyle bir gerçek var, Koronavirüs salgını en fazla hipertansiyon hastaları ve kronik akciğer rahatsızlığı olanların bu durumdan daha ağır etkilenebileceğini gösteriyor. İtalya’daki verilere göre virüse yakalanan her dört hastadan üçü hiper tansiyon hastası. Dolayısıyla çok endişeliyim. Selahattin zaten dışarıda olsaydı belirttiğim hastalıkları nedeniyle büyük risk altında olacaktı. Üstüne bir de cezaevleri koşulları etkilenince kaygılarım iyice arttı.
Cezaevlerinde koronavirüs salgınına yönelik önlem alındığını açıkladı Adalet Bakanı Abdülhamit Gül. Siz bu önlemleri yeterli buluyor musunuz? Düzenli sağlık taraması, hijyen konusunda sıkıntı var mı?
Tabii var. Cezaevlerinde sağlık koşulları da hijyen koşulları da çok sınırlı. Bakan hangi önlemlerin alındığını açıklamalı. Benim gördüğüm ve Selahattin’in anlattığı önlemler ziyaretçilerin alınmaması, avukat görüşmelerinin azaltılması ve birkaç el dezenfektanı konulması şeklinde. Bunlar yeterli mi? Mesela cezaevlerinde bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için neler yapıldı? Yemekler değişti mi? Havalandırma saatleri artırıldı mı? Cezaevi görevlilerine test yapıldı mı? Mesela Edirne Cezaevinin yemekleri, yakınındaki açık cezaevinden geliyor. Oradaki tedbirler yeterli mi? İzne gidenlerin döndüklerinde karantinaya alınmadığı haberlerini duyuyoruz bu doğru mu? Bakan cezaevlerinde koronavirüs vakası olmadığını söylüyor ama kaç kişiye test yapıldı? Söylemiyor. Neden söylemiyor? Test yapmazsanız vaka da tespit edemezsiniz ki. On binlerce kişi, cezaevlerindeki yakınlarının sağlığıyla ilgili tek bir haber alamadan bekliyor. Koronavirüs sadece Selahattin için değil, tüm cezaevlerindeki herkes için ciddi bir tehdit.
Cezaevlerinde hiç temassızlık söz konusu değil bildiğim kadarıyla. Zira gardiyanlar gün içinde yemek getiriyor. Buna karşı alınan bir önlem var mı?
Biz yeterli bir önlem görmedik. Cezaevi görevlileri üç vardiya şeklinde çalışıyor. Selahattin günde en az 12 görevliyle temas halinde. Mesaileri bitince de evlerine gidiyorlar. Onlar için de dışarıda ve içeride yaşam, tüm riskleriyle devam ediyor. Dolayısıyla da onlardan mahpuslara, mahpuslardan da onlara bulaşma riski çok fazla.
Koronavirüs nedeniyle tüm görüşler yasaklandı. Telefon görüşme sayısının artırılacağı açıklandı, sizce yeterli mi? Bu görüşmelerin süresi ne kadar? Hem Selahattin Demirtaş’ın hem de ailenizin ve sizin psikolojinizi nasıl etkileniyor?
Çok zor zamanlardan geçiyoruz. Uzun süreli haber alamamak hem onun için hem de bizim için çok zor. Biliyorsunuz, açık ve kapalı tüm görüşler durduruldu. Telefon görüşü hakkımız haftada bir defa, 10 dakikaydı, toplamda 20 dakikaya çıkarıldı. Her hafta Selahattin’le yüz yüze görüşüyorduk, şimdi görüşemiyoruz. Ve bu daha ne kadar sürer, belirsiz. Kızlarımız cezaevleriyle ilgili çıkan her haberde tedirgin oluyorlar. Selahattin’le en son cuma günü telefonla görüştük, anne ve babalarımızın ve bizim dışarıya çıkmamamızı özelikle belirtti. Herkes gibi cezaevi görevlilerinin de çok kaygılı olduğunu söyledi.
Ceazevleri şartlarıyla ilgili talepleriniz neler? Selahattin Demirtaş’ın talepleri neler?
Kendisi için hiçbir talebi yok. Zaten bunu duruşmalarında birçok defa söyledi. Kendisi ve binlerce HDP’li, gazeteci, muhalif; sırf siyasi görüşleri, yazdıkları, çizdikleri, söyledikleri nedeniyle haksız yere cezaevindeler. Hemen, acilen, bir gün bile gecikilmeden hepsi tahliye edilmeli.
Koronavirüs salgınıyla birlikte ‘infaz indirimi’ gündemde. Ancak sivil toplum örgütleri, insan hakları örgütleri ve muhalefet partilerinin talebine rağmen terör suçlamasıyla içeride bulunan siyasetçi, gazeteci ya da aktivistleri kapsamayacak. Nedir tepkiniz?
Hükümetin yaptığı çalışma, getireceği düzenleme insanlar arasında ayrım yapıyor olabilir ama salgın cezaevlerine girerse ayrım yapmayacak. Eğer ki böyle eşitsiz, gayri hukuki, gayri ahlaki, gayri insani bir düzenleme yapılacaksa toplum bunu kabul etmez. Böyle bir düzenleme, bir tür ölüm cezasıdır. Zaten siyasi rehine olarak özgürlüklerinden mahrumlar yıllardır. Şimdi bir de hayatlarına saldırı olur bu. Açık bir cinayet olur, açık bir toplu katliam olur.