Sözün gücünden başlayıp mütedil donanımla insani olgulara varana kadar söz dinleme sesli iletişimden ziyade ustalık ve sanattır. Bu ustalık ve sanat edep, özveri, tahammül ve merakla özetlenebilir.
Edep, duyulacak sözlere saygıyı önerir. Özveri, anlamayı yoğunlaştırır ve doğru olanı doğruluk hazinesinde biriktirir. Tahammül, sözü kesmeyip tamamını dinlemeyi öğütler. Merak ise sözlerden kastın neler olduğunu anlamaya çalışma ve doğru-yanlışı ayırt etmek ile daha iyisini araştırmaya yöneltir.
Kısacası diyebileceğimiz söz konusu bu dört anlayış dinamiği sanat demek, sanat ise bilindiği üzere ustalık gerektirir. Birey bu dört dinamik süreci takip etmeyip önemsemeden duyularına misafir bile etmediği hiçbir söz anlasılmış sayılmamalıdır.
Özellikle heyecean toplumu, duygu yükü ağır, atalara itaat eden, spor, siyaset, ideoloji, taklidi moda batağında ve paragöz olan birey ve toplumlar sözleri kulakların fiziki yapısına uğrasın diye dinler ve ordan geri sözün çıktığı dile iade ederler.
Sözün gücünü önemsemeyenler, bu söz ifade edene fayda getirir anlayışında oldukları için kalben dinlemeyi umursamazlar. Ancak sözü ifade eden için söyledikleri belki bir anlam dahi ifade etmez ama dinleyen için çok şey demek olabilir. Çünkü söz ağızdan çıktığında artık söyleyene ait değildir.
Özellikle insanlar elde edip sahip olduklarını veya elinde bir nesne gibi davrandığı kimselerin sözlerini dikkate almaz. Gördüklerinin sözlerine pek inanmaz veya aşağılık takıntısındaki yücelikte sözleri duraklara uğrayıp geçen araçlar gibi geçişlerle dinleme alışkanlığına sahip olur. Bu olgu da iki önemli örnek verilebilir. Söz dinlememekte evlilik kurumunu söz dinlemekte ise Tanrı anlamını gözönüne getirebiliriz.
Birbirinin sözlerine aldırış etmeyene örnek evlilik kurumudur; hep görünüp aynı standart yaşama sahip olduklarından, birbirlerinin tüm anlayış, güdü ve davranışlarına aşina olduklarından dolayı.
Sözlerini özenle dinlemeye örnek ise Tanrı varlığıdır. Bizler O’nu görmediğimiz, tanımlayamadıgımız için ve davranışlarından bihaber olduğumuz için tüm zamanlarda dindar dinsiz en çok Tanrı’nın sözlerini merak eder, inceler, araştırır ve büyük istekle dinler ve tartışırız.
Söz dinlemeyi önemsemeyen toplumlar gelişim mağdurudurlar. Kaderleri tekrardan ibarettir. Bilgilisi ve cahili aynı düzeydedir. Başka kültürlerin aşığıdırlar. Fanatik ve her olgusuyla fetişisttirler. Çocuk yetiştirmede sınıfta kalırlar. Politik, siyasi veya ideolojik sürüye tabidirler. Din-dar’dırlar; yani dinlerinin kapasitesi ‘dar’ dır. Öğrenci ve talebeleri çağa uyum sağlamaz geridedirler ve bu ilişki bilgi veya bilim değil mekaniktir ve iş sahibi olma üzerine yürür.
Birbirlerinin sözlerini önemseyen birey ve topluluklar da bunun tam karşı kulvarında yer alırlar.
Sözleri, sadık ve dürüst olanlar dinler. Acı ve insanlık ızdırabı içindekiler söz dinler. Sevgi ve aşk söz dinler. Merhamet ve cana can olanlar söz dinler. Özgür bir şefkat söz dinler. Adaletliler söz dinler. Hakkın hatırını yüce bilenler söz dinler. Yeri her zaman yerde olup enginde oturanlar söz dinler. Birşey bilmediğini bilen cahil bilgeler söz dinler. Uyumlu insanlar söz dinler. Yapmak isteyenler söz dinler. Sûküt edenler söz dinler;
VE EN YÜCE SÖZLER DİLE GELMEDEN SÖYLENIP DİNLEYENÎN ANLADIĞI SÖZLERDİR.